Geoff Dyer’ın Penceresinden Ünlü Jazz’cılar
Ağırlıklı olarak kurmaca ile kurmaca dışı arasında salınan denemeleriyle Geoff Dyer, Türkçe’de de yakından tanınan bir yazar aslında. Hepsi olmasa da, yıllar içerisinde, hakkında bir fikir sahibi olunacak kadar kitabı yayımlandı. Bunlardan biri de, yakın bir zaman önce çıkan Beyaz Kumlar. Geoff Dyer’ın Fransa Polinezyası’ndan New Mexico’ya, Svalbard’da uzanan bir yolculukta, denemeleriyle sanatın ve hayatın izini sürdüğü Beyaz Kumlar‘da, jazz severlerin özellikle ilgisini çekecek bir durak da var: Los Angeles’taki Watts Kuleleri.
“Kuleler güçlü, karmaşık, hoş biçimde başımızın üstünde yükseliyordu: aynı anda bilimkurgu gibi pervasızca ve Gaudi tarzında. Ağaçlardan oluşmuş bir ormana benziyorlardı; betondan sarmaşıklarla birbirine bağlı ama yaprakların şemsiyesi ya da örtüsü yok. Ama aynı zamanda ters çevrilmiş ve süslenmiş tirbüşonlara da benziyorlardı.”
Gerçekten de yapılış amacıyla (amaçsızlığı mı demeli?), kullanılan materyalleriyle (basit aletlerle bir araya getirilmiş inşaat demiri, cam, seramik, şişe dipleri, mısır ekmeği kalıbı, halı sopası, musluk başları, kaynak yapmadan kıvrılıp bükülerek birleştirilen çelik çubuklar, cıvata ve perçinler vd) insan neye benzeteceğine, nasıl yaklaşacağına karar veremiyor Watts Kuleleri hakkında. Ancak Geoff Dyer’ın da özellikle belirttiği gibi, “Bu mekânın gücü kısmen bu kulelerin neye benzediğini tam olarak belirtmenizin imkânsız olmasından geliyor.” Üstelik, mimarlıkla falan ilgisi olmayan Sabato “Simon” Rodia’nın “büyük bir şey yapmak istiyordum” diyerek başladığı ve tek başına elleriyle “yaptığı” kulelerin inşa süreci, Rodia’nın 1954’te işi nihayet bitirdikten sonra her şeyi komşusuna bırakıp çekip gitmesi, resmi mercilerle yaşanan sorunlar da ayrıca ilgi çekici bir boyut katıyor tüm bu hikâyeye.
Bir ara yıkılma tehlikesi de atlatan ama artık resmen tescilli bir yapı olan Watts Kuleleri, bugünlerde çeşitli eğitimlerin verildiği ve bazı etkinliklere ev sahipliği yapan bir sanat merkezi durumunda. Bu etkinlikler arasında, geleneksel olarak düzenlenen bir jazz festivali de var. Ancak Geoff Dyer, Watts Kuleleri ile jazz’ı bu festival dolayısıyla değil, başka bir açıdan bir araya getiriyor: Ünlü trompetçi Don Cherry’nin, 1975 tarihli Brown Rice albümü. Çünkü bu albümün kapağında, Watts Kuleleri’nin önünde poz vermiş bir Don Cherry fotoğrafı yer alıyor.
“Silüetleri alacakaranlığa karşı yükselen iskeletimsi sarmallar, ön planda sadece Afrikalılar birliği değil, yıldızlar birliği tarzındaki giysileriyle trompetini kucaklamış Cherry. Hepsi bir arada, mor-mavi gökyüzü, Cherry’nin kıyafeti ve bu roket gibi kuleler Sun Ra’nın uzaya fırlamak ve Satürn’e geri dönmek için seçebileceği bir yer izlenimi veriyordu.”
Aslında Don Cherry’nin albüm kapaklarında fotoğraflar değil, ressam eşi (daha doğrusu disiplinlerarası sanatçı) Moki Cherry’nin özgün tasarımlarını görmeye alışkınız. Hatta, Don Cherry’nin sahne kıyafetlerinde ve konser afişlerinde de hep Moki Cherry’nin imzası var (Don Cherry’nin Live in Ankara albümü ve o konser için hazırlanan afişi de dahil!). Dolayısıyla Brown Rice albümünde neden bu fotoğrafın tercih edildiğini bilmiyoruz (bu arada, albümün Moki Cherry’li bir versiyonu da mevcut). Ancak Brown Rice albümünü bir de Geoff Dyer sayesinde Watts Kuleleri’nin hikâyesini bilerek dinleyince, fotoğrafın çok da yanlış bir tercih olmadığı zaten anlaşılıyor. İlk kez dinlediğimizde albümü yeni bir gezegen keşfetmeye benzetebiliriz rahatlıkla ve o yeni gezegende Watts Kuleleri benzeri yapılara rastlamak da hiç şaşırtıcı olmayacaktır…
Geoff Dyer’ın Beyaz Kumlar kitabında bir araya getirdiği denemelerinden maalesef, tadı damakta bırakacak şekilde yalnızca bir tanesi doğrudan jazz’la ilgili. Diğer taraftan, aslında bu tek yazı bile, o damarı hissetmek için yeterli; Geoff Dyer’ın jazz’a ilgisi bununla sınırlı olamaz, dedirtecek bir hissiyat! Nitekim, Beyaz Kumlar kitabından yalnızca bir ay sonra, Ama Güzel isimli kitabı da yayımlandı Dyer’ın Türkçe’de.
Ama Güzel kitabında Geoff Dyer, odağına dokuz ünlü jazz müzisyenini alıyor: Duke Ellington ile Harry Carney, Lester Young, Thelonious Monk, Bud Powell, Ben Webster, Chet Baker, Charles Mingus ve Art Pepper. Her isme ayrı bir bölüm ayırarak, çalkantılı hayatlarını kendisine özgü üslubuyla ele alıyor. Kitabın son sayfalarında, her ne kadar yazıları kaleme alırken yararlandığı kaynakları sıralamışsa da, aslen fotoğraflardan yola çıktığını dile getirmiş Geoff Dyer. Daha da önemlisi, jazz’ın ruhuna uygun olarak doğaçlama yapmış: “Bu kitabı yazmaya başladığımda, kitabın nasıl bir biçim alacağından pek emin değildim. Bu, doğaçlama yapmak zorunda kalacağım için aslında önemli bir avantajdı; zira yazma eylemi, en başından itibaren konusuna özgü bir temelden yola çıkacaktı.”
Geoff Dyer
BEYAZ KUMLAR
çev. Muammer Pehlivan
Everest Yayınları, Mart 2021, 224 s.
Geoff Dyer
AMA GÜZEL
çev. Soner Sezer
Everest Yayınları, Nisan 2021, 238 s.